İstanbul’da günlük yaşamın çarkları arasında didinirken İzmir’le ilgili en çok eksikliğini hissettiğim şey “teklifsiz çalınan komşu kapıları” olmuştur. O kapılar hep vardır. Başınız sıkıştığında çalarsınız; güzel bir haberi kiminle paylaşacağınızı bilemediğinizde ilk çaldığınız kapı o olur; çocuğunuzu emanet edersiniz yeri gelir, yeri gelir bir fincan kahve istersiniz. İşyerindeyken evle ilgili bir şeyi kontrol etmek istediğinizde aradığınız yine o kapının telefonudur.
Bu anlamda İstanbul’da yaşam hep yabanıl kalacak ne yazık ki , bizler gitgide birbirimize bu kadar yabancılaşırken hele. İşte bu yabanıl, bu bireysel yaşamın kırıldığı , bize İzmir’in kokusunu yaşatan bir gece yaşıyoruz İLK SALI TOPLANTILARInda. Bunu yaşamayana , ya da henüz kendini bu bütünün bir parçası olarak görebilecek sıklıkta katılmayana , bu empatiyi kurmaya çalışmayana , günlük koşturmanın içinde ayda bir tek bu geceyi kendine bu şekilde çalmayı düşünmeyene, bu duyguyu anlatmak çok zor.
Gece çok sessiz sakin başladı … Masalarda tek tük insanlar. Tam “ne oluyoruz” derken , kapı sıklıkla açılmaya başladı. İnsanlar tek tek , ya da gruplar halinde , sanki komşunun kapısını açıp içeri girercesine gelmeye başladı. Bir de baktık ki , masalar dolmuş bile . Kulağım yan masalardan anekdotlar yakalıyor ; bir kardeşimiz yeni girdiği işyeri adına yapacağı ilk önemli müşteri ziyareti için randevu ayarlayabilecek bir tanıdık arıyor, bir diğeri bir arkadaşına artık büyümüş çocuğunun oyun bahçesini teklif ediyor; bir başkası bizim dönemden bir arkadaşın yanında işe başlamış ,onun selamını iletiyor….Ve tabii kimileri Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve alternatif parti seçeneklerini tartışıyor. İçime çekiyorum geceyi….
Her ay aynı şey oluyor , işten çıkıp toplantıya gitmektense eve gidip ayağımı uzatmak öyle cazip ve baştançıkarıcı…Direniyorum….Önce komşuya bir uğrayıp , yorgunluk kahvesi içmek gibi…
Gece sona erdiğinde , her zamanki gibi “iyi ki uğramışım” diyorum…
Sevgilerimle
Aysun Özbilek ‘84
Bu güzel gecenin fotoğrafları