Dubrovnik gezisinin 3. Gününü Karadağ’I görmekle geçirdik.Karadağ 13.000 km karelik yüzölçümü, 290 km sahili olan bir ülke. 70 den fazla 2.000 metreden yüksek dağı var ve alanının % 35 İ tarıma elverişli.

İlk uğradığımız yer Budwa kenti oldu. Budwa şehrinin bulunduğu bölge Karadağ turizminin merkezi konumunda. Şehir 2,500 yıllık geçmişiyle Karadağın Adriyatik denizi kıyısındaki en eski yerleşim yerlerinden biridir.

1572 yılında Uluç Ali Paşa tarafından Venediklilerden alınarak Türk topraklarına katılan Budva, Venedik ile 1573 yılında yapılan anlaşma ile tekrar bu ülkeye verilmiştir Budwa’da harika bir öğle yemeği yiyoruz.

Kaleyi ve şehri hızla gezip ikinci durağımız Kotor a yola çıkıyoruz.

Kotor Körfezi, aslında Bökelj adlı Örenj Dağlarından gelen bir nehrin yaptığı kanyon. Yani bu kanyonu dolduran Adriyatik denizinin altında bir nehir akıyor.Kotor Unesco kültür mirası listesinde. Şehir o zamanlar Venediklilerin egemenliği altında İtalyan izlerini her yerde görebiliyorsunuz. Kale içi labirent şeklinde. Kiliseler, taş evler, restoranlar ve müzeler her köşede karşımıza çıkıyor En eski yapılardan biri olan Katolik kilisesi 12 yüzyılda inşaa edilmiş. Daracık sokakların hakim olduğu bir nkale içi var Bir sokaktan ötekine dalıp kayboluyorsunuz. Kale içinin güney kapısından çıkınca köprü ve altından akan doğal kaynak karşınıza çıkıyor.

Yola çıkmadan çocukluk arkadaşım Selim Erekül ve eşine rastlıyoruz. Erekül’lar Tiran da oturuyorlar ve diğer Türk arkadaşlarıyla Kotor’a gezmeye gelmişler.

Akşam Dubrovnik te yemeğe devam. Restoranların çoğunda Türkçe menü var