Sabah erkenden kalkıp tekrar safariye çıkıyoruz. Hava nispeten soğuk ama aslan görmek için katlanıyoruz. İlk gördüğümüzde asfalt yolda yürüyen bir erkek aslan. Bir süre bize rehberlik ediyor ardından bölgeyi teftiş eden iki erkek aslan daha görüyoruz. Rehberimiz bu gördüğümüz aslanlar karşılaşırlarsa büyük bir kavga olur diyor.

Daha sonra gergedan, fil, kartal , zürafa görüyoruz. Bir süre leopar arıyoruz ama bir işe yaramıyor.

Otele dönüp kahvaltı sonrası Leşedi kültür köyüne varıyoruz. Bu köyde yaşayanlar hem doğal hayatlarını yaşıyorlar hem de figüranlık yapıyorlar.Özel bir şirket tarafından işletilen bu köye, girişler paralı. Bilet yerine renkli, yuvarlak bir yapışkan kağıdı üstünüze yapıştırıp dolaşıyorsunuz.

Evlerde kapılar hep alçak (girerken içerdekileri doğal olarak selamlamış oluyorsunuz ayrıca düşman girerse tedbir alabiliyor içerdekiler) .Kadınlar sağda oturuyor. Bu da kapının ardında kalmalarını ve erkeklerin kadınları olası düşmana karşı savunabilmelerini sağlıyor. Köyün birçok yerinde ağaçtan yapılmış oturaklar çember şeklinde dizayn edilmiş, burada her türlü meseleler konuşuyorlar

Restoranda Timsah eti, devekuşu eti gibi değişik lezzetler var.

Evlerde kadınlar Köy türünün sonunda bizleri üstü kapalı gösteri salonuna aldılar. 45 dakika süren dans gösterisi başladı. Zevkle izledik.
Ardımndan bir Rumun işlettiği hediyelik eşya mağazasında hafifleyip Johannesburg a varıyoruz.

Güney Afrika’lilar kısaca Jo’burg diyorlar Johannesburg’a. İnsanlar genellikle güvenli sitelerde oturuyorlar.Otelimiz oldukça güzel bir yerde. Jo’burg’da görülecek sayılı yerlerden biri bir alışveriş ve kültür merkezi olan Nelson Mandela Meydanı. Otele giderken Cuma trafiğine takılıp şehir türünü sonraya bırakıyoruz. Otelimiz de hemen yanında.Yarın şehri gezeceğiz.