Şifre: Şifremi Unuttum
     
Üyelik
  Web Üyeliği
  Kullanım Kuralları
Balmed Hakkında
  Tüzük
  Bize Ulaşın
  Yönetim Kurulu
  Dernek Üyeliği
Kariyer
 
  Kariyer Alanı
Alışveriş
  Mağaza
İlan Panosu
  Emlak
  Vasıta
  Eşya
  Özel Ders
  Diğer



ANILAR
YENİ ASIR 4 HAZİRAN 1982 CUMA
BİNBAŞI'DAN HABER VAR
"NEWYORK - GELİBOLU KÜREKLE"
CUMHUR AYDIN'79
"KAYBOLUYORSUN"

ATATÜRK'ÜN BAŞYAVERİ SALİH BOZOK'TAN BİR ANI...Gül Caner'82
Başkumandan, düşmandan kurtardığı İzmir' de geçireceği ilk gecesinin tarifedilemez sevincini yaşıyordu. İzmir' deki yeni evinde Mustafa Kemal Paşa ilk gecesini çalışarak geçirdi.

 

 

Atatürk´ ün başyaveri Salih Bozok anlatıyor.

 

Başkumandan, düşmandan kurtardığı İzmir´ de geçireceği ilk  gecesinin tarif

edilemez sevincini yaşıyordu. İzmir´ deki yeni evinde Mustafa Kemal Pasa ilk gecesini çalışarak geçirdi. Kendisi icin zengin bir sofra hazırlandığı halde hiçbir yemeğe dokunmadan ufak tefekle karnını doyurdu ve geç vakitlere kadar çalıştı. Ertesi sabah erkenden uyanmıştık. Hafif bir kahvaltıdan sonra vilayet konağına gittik ve doğruca Vali´ nin odasına girdik. Vali, İngiliz Konsolosu ile konuşuyordu. Biz gelince Vali ayağa kalktı ve Konsolos ile Mustafa Kemal Paşa´yı tanıştırdı. Konsolos, iyi Türkçe biliyordu. Paşa Vali´ ye sordu:

-konu nedir?

Vali anlattı:

-Sayın Konsolos, İngiliz tebaasından olan vatandaşlar ile Rum, Ermeni, Yahudi gibi azınlıkların güven altında bulunduklarını belirtir bir " güvence" istiyorlar.Ben kendilerine herkesin eşit biçimde güven altında  olduklarını bildirdim. Mustafa Kemal Pasa, Konsolos´ un Türkçe bildiğini biliyordu,öyle olduğu halde öfkesini belirtmek icin sordu:

-Ee, peki daha ne istiyormuş?

Bu soruya Konsolos Türkçe cevap verdi.

-Tebaamız hakkında hükümetinizden yazılı teminat istiyorum!

Konsolos garip bir biçimde diklenmişti.Paşa´nın sesi havada kırbaç gibi

şakladı:

-Yunanlılar zamanında kendi tebaanızı daha emniyette mi görüyordunuz?

Konsolos gerisinde İngiliz devletinin bulunduğunu belli eden bir kasılma

ile:

-Evet , dedi. Yunanlılar burada iken tebaamızı emniyette görüyorduk.

-Öyleyse buyurun tebaanızla birlikte Yunanistan´a gidin, efendim!

Konsolos kendisinden umulmayacak bir cesaret gösterdi:

-Yani majestelerimin hükümetine savaş mı açıyorsunuz?

Mustafa Kemal iyice öfkelenmişti fakat öfkesini tuttu ve Konsolos´a:

-Siz kiminle ve ne konuştuğunuzu biliyor musunuz?.. Ben  Türkiye Büyük

Millet Meclisi Başkanı ve Türk Orduları Başkomutanıyım. savaş açmaya, barış

yapmaya hakkım var.Siz kimsiniz!.. Hükümetiniz adına savaş ve barış

görüşmeleri yapmaya yetkili misiniz? Böyle bir yetkiniz varsa görüşelim.

Yoksa (eliyle kapıyı gösterdi) buyurunuz efendim!..

O kasım kasım kasılan Konsolos, Mustafa Kemal Paşa´ nin son cümlesi üzerine

sapsarı kesildi ve tek bir kelime söylemeden kapıdan çıktı gitti. Mustafa

Kemal Paşa arkasından bir süre baktıktan sonra Vali´ye döndü:

-Yüz vermeyin Vali Bey! Bunlar karşılarında hala Bab-ı ali Hükümeti var

sanıyorlar. Bir zırhlısı önünde pusacak, bir blöfü önünde yelkenleri suya

indirecek " devletçik" sanıyorlar bizi!.. Küstahlığın derecesine bakin,bana

"savaş mi açıyorsunuz?" diye soruyor, barut kokan bir odada sorduğuna bak!... savaş halinde değil miyiz sanki!..

..............................

......kollarında ve omuzlarındaki işaretlerden amiral

rütbesinde olduğu anlaşılan İngiliz Donanması Komutanı, Hükümet Konağı´nın

kapısından girerek Mustafa Kemal Paşa´nın odasına doğruldu. Nazik, fakat öfkeli bir hali vardı.

Ruşen Eşref önüne çıkıp ne istediğini sorunca:

-Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek istiyorum!.. dedi.

.......Birlikte odaya girdiler kapı kapandı. Amiral önce:

-Çok güç koşullar altında bir savaş kazandınız, sizi asker olarak

içtenlikle  kutlarım. Çanakkale´ deki başarınızı rastlantıya borçlu

olmadığınız,kanıtlanmış  oldu.Büyük bir askerle tanıştığım için memnunum,

demiş.

Mustafa Kemal Paşa Çok hoşlanmış bu sözlerden......

Amiral bir süre sonra konuya girmiş:

-Ülkenin kontrolünüz altında bulunan bölümünde bizim Tebaamız ve sizin

azınlıklarınızdan Ermeniler, Rumlar var.Yeni askeri yönetim altında bu

insanların statüsü nedir? güven de midirler?..

-Hiç kuskunuz olmasın Amiral!..Türkiye´ deki bütün insanlar gibi tebaanız ve

sözünü ettiğiniz azınlıklar da TBMM Hükümeti´ nin eşit koruması

altındadır.Suç işlemeyenler, kendilerini bu memlekette benim kadar

güvende sayabilirler.

-Suç işleyenler?

-Suç işleyenler Sayın Amiral, dünyanın her yerinde olduğu gibi, ülkemizde de

adaletin huzuruna çıkarlar...Suçlu iseler, cezalarını elbette

çekeceklerdir...

-Fakat Paşa Hazretleri,fevkalade günler geçirdik. Yunan ordusundan cesaret

alan Rumların bazıları, şımarıklıklar yapmış olabilir. Bugün bu insanlar

yerli halkın düşmanlığı ile yüzyüzedirler. Ermeniler icin  de başka açıdan

ayni şeyleri söyleyebilirim. Biliyorsunuz, arkadaşlarının büyük bir bölümü

göçe zorlandı ve önemlice bir bölümü de hayatını kaybettiler. Bu ruh

tedirginliği içinde Yunan ordusu ile işbirliği yapmış, bazı Türklere zor

günler geçirtmiş olabilirler. Bunlar, fevkalade günlerin olaylarıdır.

Bağışlanması, hoş görülmesi gerekir. Eğer bu kimseler, halkın

husumetine bırakılacak olursa, bütün dünya aleyhinize kıyameti koparır! Son

cümleye kadar Amiral´i gülümseyerek dinleyen Mustafa Kemal Paşa,

dünyanın koparacağı gürültü ile kendini tehdide girişince, sözünü bıçak gibi

kesmiş:

-Şu " Efendi Devlet" rolünü bir kenara koyunuz Amiral!

Milletleri de tehdit etmekten vazgeçiniz! İngiltere ve müttefiklerinin

kıyameti koparıp koparmayacağını düşünmem! Bunlar memleketimin iç işleridir;

kimsenin bu işlere karışmasına müsaade etmem! Majestelerinin devleti

memleketimizin azınlıkları ile uğraşmaktan vazgeçsinler! ..Kim bize saygı

beslemezse, bizden saygı beklemeye hakkı olmaz!..

Amiralin benzi kul gibi olmuş:

-İngiltere Hükümeti´ nin tebaasını her yerde koruma hakki, devletler hukuku

teminatı altındadır. Avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız Rum ve

Ermenilerin güven icinde bulundurulmasını sadece rica ettik. Yoksa biz bu

güvenliği sağlayacak güçteyiz...

İşte o zaman Mustafa Kemal Paşa´ nin tepesi iyice atmış:

-Arkaladığınız Yunan ordusunun denizde yüzen leşlerini herhalde görmüş

olmalısınız! Türk ordusu asayişi sağlayacak güçte olduğu gibi,limanı

( O donemde İngiliz Donanması İzmir limanında bulunmaktaydı) boşaltacak

güçtedir de...İsterseniz, Türk´ e ihanet eden tebaanızın ve azınlıklarınızın

adaletten kaçan sefillerini geminize doldurabilirsiniz!..Donanmanızın da en

kısa zamanda limanı terk etmesini istiyorum!

Mustafa Kemal Pasa´ nin cümleleri, art arda Osmanlı tokatları gibi Amiralin

yüzünde şakladıkça, Amiral ne yapacağını şaşmış ve en sonunda:

-İngiltere´ ye savaş mı açıyorsunuz? demiş.

İşte Pasa burada son sözünü söylemiş:

- savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr Antlaşması´ nın hala yürürlükte olduğunu

mu sanıyorsunuz? Biz onu çoktan yırttık... Karşımda oturuşunuzu, sizi konuk

saymama borçlusunuz! Fakat görüyorum ki, nezaketimizi kötüye kullanmak

eğiliminiz var... Buna müsaade edemem. Bizim gözümüzde "barış

Antlaşması yapmamış" iki devletiz. savaş hukuku yürürlüktedir. Gemilerinizi

derhal karasularımızdan çekmenizi size ihtar ediyorum!

Bir balmumu heykeline dönmüş Amiral..... şişe-gerine girdiği Mustafa Kemal

Paşa´nın odasında oturduğu sandalyede küçüldükçe küçülmüş ve

sonunda kekeleyerek:

-Affedersiniz!.. demiş ve yerlere kadar eğilerek

geri geri kapıya gidip dışarı çıkmış.

.......Ruşen Eşref hem düşünceli hem de gülüyordu:

-Paşa, Amirali anasından doğduğuna pişman etti. "Kendisinin Türk

topraklarında bir savaşçı olarak bulunduğunu " Paşa´ dan öğrendiği zaman

sapsarı kesildi... Tutuklanacağını, tutsak edileceğini sandı. İnce

dudaklarını ısırıyor, parmaklarını birbirine kenetlemiş

titriyordu.  Karşısında Babıali Paşası bulacağını sanıyordu

herhalde..."İngiltere devletini kendi devletine eşit gören " bir Paşa ile

karşılaştığı

icin,ihtiyatsızlık edip karaya çıktığına kim bilir nasıl lanet etmiştir...

Aradan bir saat geçti geçmedi... İngiliz gemisinden bir müfreze ve bir

teğmen çıktı. Amiralden - devleti adına- bir ültimatom getiriyordu,

Başkomutan´ a kendi eliyle verecekti. Paşa´ ya bildirdim; "Gelsin"  dedi.

Teğmeni içeri aldım. Ruşen Eşref tercümanlık yapıyordu.İngiliz çakı gibi bir

teğmendi. Paşa´nın Karşısında gösterişli bir selam verdi ve Ruşen Eşref

aracılığıyla ültimatomu Paşa´ya ulaştırdı.Paşa:

-Peki teğmen! Hükümetimiz ültimatomunuzu inceler ve hükümetinize gereken

karşılığı verir.Siz geminize dönebilirsiniz...

............. teğmen önce dışarı çıkacakmış gibi bir hareket yaptı, sonra da

Ruşen Eşref´e dönüp:

-Başkomutan ellerini öpmeme müsaade buyururlar mı?

Ruşen Eşref, teğmenin dileğini Paşa´ ya söyledi,

Paşa:-Nereden icap etmiş sor bakalım!.. dedi.

teğmen:

-Asker olarak zaferlerine, insan olarak kendisine

hayranım...Lütfetsinler...

teğmen Paşa´ nin elini öptü, Pasa da teğmenin yanağını okşadı.

Odayı boşalttık.

Az sonra Ruşen Eşref´ i çağırdı:

-Metni okudunuz mu? Ne istiyorlar?..

-Paşam Amiral ile görüştüklerinizin yazı ile de

pekiştirilmesi isteniyor.

-Öyleyse Halide Hanim´ i (Edip Adıvar) bulunuz, hemen tercümesini yapsın ve

metin olarak bana getirsin... Öte yandan bir kopyasını şifre ile Dışişleri

Bakanlığına gönderin gerekeni yapsınlar... Durumu, ordu Komutanı Nurettin

Paşa´ ya da bildiriniz. Gerekiyorsa benimle temas etsin........

Olay kısa bir süre içinde şehirde duyulmuştu......

İngiliz ve Fransızlar, kendi devletlerinin uyruğunda olanları gemilere

bindirmeye başlamışlardı. Nitekim birkaç saat sonra da sessizce çekilip

gittiler...

 

---------------

Şimdiler de ABD ve AB´nin terbiyesizce nasıl bu kadar iç işlerimize

karıştığını ve insanların bunu çok normal karşıladıklarını gördükçe bu ülke

için ne kadar büyük bir anlam taşıdığı  her geçen gün çok daha fazla

anlaşılıyor , hissediliyor.

Askerimizin başına çuval geçirdiklerinde kimsenin gıkı

çıkmadı.Onun zamanında böyle bir olay olsaydı,nasıl tepki göstereceğini

ben düşünemiyorum bile.Binlerce kez önünde saygıyla eğiliyorum.

 

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN..

 

ŞEHİTLERİMİZİN RUHU ŞADOLSUN....

<<< geri
 
eNroll® CM
BALMED, İzmir Koleji ve Bornova Anadolu Lisesi Mezunlar Derneği 2018