Şifre: Şifremi Unuttum
     
Üyelik
  Web Üyeliği
  Kullanım Kuralları
Balmed Hakkında
  Tüzük
  Bize Ulaşın
  Yönetim Kurulu
  Dernek Üyeliği
Kariyer
 
  Kariyer Alanı
Alışveriş
  Mağaza
İlan Panosu
  Emlak
  Vasıta
  Eşya
  Özel Ders
  Diğer



ANILAR
YENİ ASIR 4 HAZİRAN 1982 CUMA
BİNBAŞI'DAN HABER VAR
"NEWYORK - GELİBOLU KÜREKLE"
CUMHUR AYDIN'79
"KAYBOLUYORSUN"

"KONUŞAN İZMİRLİ"
Ümit Tunçağ, tam 41 yıldır radyolarda, televizyonlarda, festivallerde sunuculuk yapıyor
02-Kasım-2008 Pazar

Durmuş Odabaşı, Yeni Asır.

Onu, önce sesiyle TRT radyolarında, sonra görüntüsü ile TRT televizyonlarında, 20 yıl kadar önce de şahsen tanıdım.
Sempatik ve içten davranışları, mükemmel Türkçesi ile dikkatimi çekti.
O çok konuşan ama sıkmayan, yerine göre dinlemesini de bilen birisi.
TRT'den emekli olduktan sonra da kurumla ilişkisini devam ettirirken, bir gün kendisinden, ümitsizce Amerikalı eski şarkıcılardan "Neil Diamond"ın bir albümünü istedim.
Bir kaç gün sonra, "Onun şarkılarından senin için bir mix yaptım" diyerek elinde bir CD ile geldi.
Ben çok memnun olduğumu bildiren cümleleri sıralarken, o "çok işim var" diyerek, gülümseyen yüzü ile uzaklaştı.
O, radyo ve televizyon programcılığı alanında bir çok ilkte imzası olan birisi.
O, fanatik bir İzmirli.
O, bir Altaylı.
O, bir "ayaklı müzik ansiklopedisi..."
O, Konak Belediye Başkanı Ali Muzaffer Tunçağ'ın kardeşi.
O, müzik alanında büyük gelecek vaadeden.........
İşte o; işte Ümit Tunçağ...
.....................
Ümit Tunçağ, 1948 yılının Aralık ayında, iki erkek çocuğun ikincisi olarak İzmir'de dünyaya gelir.
Baba Berkattin Muzaffer Tunçağ, inşaat mühendisi olarak dönem dönem Demiryolları ve Karayollarında, son olarak İzmir Bölge Limanlar İşletmesi'nde müdür yardımcısı olarak çalışır.
Anne Harika Hanım da İzmirli bir ailenin kızıdır.
Çift, 1946'da doğan Muzaffer ve 2 yıl sonra doğan Ümit ile İzmir'in Alsancak semtinde müzikle, muhabbetle dolu bir hayat sürer.
İlkokul çağına gelen Ümit, Gazi İlkokulu'ndan sonra, ağabeyi gibi Bornova Koleji'nin öğrencileri arasına katılır.
Kendi ifadesine göre "okulda çalışkan bir öğrenci olmayan" Ümit, sosyal faaliyetlerde çok aktiftir.
Okul orkestrasında davul çalan, şarkı söyleyen, kılıç kalkan ekibinin asları arasında yer alan genç Tunçağ, jimnastikten tiyatroya kadar her türlü faaliyetin içinde yer alır.
7 yıl yatılı okuduğu Bornova Koleji'nde 1960 ihtilalini de yaşayan Ümit Tunçağ o günü şöyle anlatıyor;

MÜZİKLE BÜYÜDÜ
27 Mayıs ihtilali yapıldığı gün, eğitim yılının son günüydü. O sabah okula iki cip geldi. İçinden çıkan askerler "bir yere çıkmayacaksınız, ihtilal oldu" dediler. Biz ise "ihtilal nedir?" diye birbirimizin yüzüne bakıyoruz. Çünkü hepimiz 11-12 yaşındayız. Bizi birkaç saat beklettiler. Sonra da asker eşliğinde evimize gittik.
Girişken kişiliği ile okulunda dikkat çeken Ümit Tunçağ, ailecek gittikleri klasik müzik konserlerinde, müzikle olan bağının da temellerini atar. Evlerinde yapılan "Türk sanat müziği geceleri" kendisini bu alanda da keşfetmesine yardımcı olur.
Ümit Tunçağ anlatıyor;
- Çok küçük yaşlarımdan itibaren bizim evde, haftada iki defa "cümbüş" olurdu. İzmir Radyosu'nun şu anda çok meşhur olan isimlerinden Müzeyyen Senarlar, Arif Sami Tokerler... hep bize gelirlerdi. Ben 8 yaşındayken Selahattin Pınar'a darbuka çaldığımı hatırlıyorum. Bir gün Selahattin Pınar dedi ki; "oğlum biz huseyniden bilmem ne makamına geçtik, baktım sen de geçtin. Nereden biliyorsun bunu?...", "kulaktan amca" dedim. Nereden bileyim ben makamı... Öyle öyle ritm duygum gelişti ve 14 yaşında İzmir'in en genç davulcusu oldum.

TRT'YE İLK ADIM...
Bir yandan okula giderken, bir yandan da "gelecek planları" yapan Ümit, "hariciyeci" olmaya karar verir. Okulda öğrendiği İngilizce ve Fransızca ile altyapısının hazır olduğuna inanan genç, girdiği üniversite sınavı sonrasında, siyasal bilgileri bir puan eksikle kaçırır. Sonrasında da ikinci tercihi olan Ankara Hukuk Fakültesi'ne kaydını yaptırır.
O yıllarda iyi bir radyo dinleyicisi olan Ümit Tunçağ, okula devam ederken, tutkunu olduğu batı müziğini takip etmektedir. Birgün radyoda duyduğu anonsla hayatının adımını atacaktır. Kendisinden dinliyoruz;
- 1967'nin Temmuz ayıydı, İzmir Radyosu'nu dinliyorum. Bir anons yapıldı; "lise mezunu, dil bilen,'hafif batı müziği prodüktörü' aranıyor..." Batı müziğini duyunca ilgilendim, ama prodüktör ne demek, bilmiyorum. Başvurmaya karar verdim. İzmir Radyosu, Fuar'ın içinde barakalardan kurulu bir yer. Bir sınav yaptılar; 40 kişi girdik ve kazandım. Bize kurs vereceklerini söylediler ve sonra nerede okuduğumu sordular; Ankara Hukuk dedim. "Olmaz seni buraya alalım, Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi, gece bölümünü açacak, oraya başvurursun" dediler. Ben de kabul ettim, başvurdum ve kazandım. Daha sonra da Ankara'ya giderek kaydımı sildirdim ve İzmir'de okumaya başladım.

EDEBİYAT USTALARI
Ümit Tunçağ, iki aylık "prodüktörlük" kursunu başarıyla tamamladıktan sonra, Ali Kocatepe gibi yeni yeni filizlenmeye başlayan tanıdık isimlerden oluşan bir kadroyla radyoda "batı müziği prodüktörü" olarak çalışmaya başlar. Mesleğinde başarılı çalışmalara imza atan ekibin üyesi  Tunçağ o yılları şöyle anlatıyor;
- O dönemde TRT Genel Müdür Yardımcısı Turgut Özakman, Radyo Dairesi Başkanı Adalet Ağaoğlu, İzmir Radyosu Program Müdürü Oktay Arayıcı; 3 tane edebiyat kalemşörü bizim hocalarımız. Bu ekiple çalışmaya başladık ve ilk programım "hazırlayan Ümit Tunçağ" diye "Batı Dünyasından Müzik" adıyla 20 Aralık 1967'de yayına girdi. O yıllarda o kadro ile İzmir Radyosu tarih yazdı. İl radyoları arasında İzmir, çaldığı müziklerle diğerlerine fark atmaya başladı.
İzmir Radyosu'nda yaptıkları ekip çalışmasıyla mesleki başarıyı tadan Ümit Tunçağ, 1972'de radyoda tanıştığı Hülya Güngör ile hayatını birleştirir ve üç yıl sonra da oğlu Tan dünyaya gelir.
Yine aynı senenin 5 mayıs'ında fuarda yapılan hıdrellez kutlamaları, ona radyoculuğun yanısıra başka bir kapıyı daha açar ve uzun yıllar emek vereceği televizyonculuk hayatı başlar.
Tunçağ anlatıyor; 
- Bir hıdrellez günü radyoda çalışırken Televizyon Müdürü Yılmaz Tekin Onay geldi, "Fuarda toplanan romanların arasına gir, bir söyleşi yap. Seni görüntülemek istiyorum" dedi. Ben radyoyu sevdiğim için pek istemedim ama yaptım. Daldım kalabalığın arasına, darbukalar, şarkılar filan toplam bir saat söyleşi yaptık. İki gün sonra Yılmaz Ağabey beni çağırarak çok beğendiğini ve "Kim Kim" isimli yarışma programını benim sunmamı istediğini söyledi. Sonra yarışmaya başladık ve iki sene süren program çok sevildi. Ondan sonra "Konumuz Müzik", "Tanışın, Konuşun, Yarışın", "Cumartesi 13" gibi programlar hazırladık.
 O zaman, ülkemizde TRT'den başka televizyon olmadığı için halk cumartesi bizi, pazar da Cenk'i (Koray) izliyordu.

2000 PROGRAM
Hem televizyon hem de radyo programcılığında Türkiye'nin önde gelen isimlerinden biri olan İzmirli Tunçağ, radyoda 2000, televizyonda ise yaklaşık 250'ye yakın program yapımına imza atar. Ancak sunuculuk konusunda profesyonel düşündüğü için yurtdışında "master of ceremonies" (tören sunuculuğu) üzerine eğitim alır ve bu alanda da önemli çalışmalara imza atar.
80'li yıllarda, hayatında başka bir sayfa açmaya karar veren Tunçağ, özel sektöre adım atar.
Bu yılları da kendisinden dinliyoruz;
- Radyo ve televizyonda programlarım devam ederken, özel sektörden teklif geldi. Önce Betontaş'ta, sonra da Ege Yatırım Grubu'nda çalıştım. 4 yıl sonra Betül Mardin'in beni araması ve Antalya'da açılacak bir otelde benim gibi birine ihtiyaç duyulduğunu söylemesi üzerine 1.5 sene de Antalya Sheraton'da çalıştım. Bu maceradan sonra, Philip Morris'in Torbalı'daki fabrikasının Dış ilişkiler Müdürlüğü teklif edildi, 1991 yılında da oraya başladım.
Ümit Tunçağ, sigara fabrikasında çalıştığı bu yıllarda, bir keman sanatçısı olan Oya Hanım ile ikinci evliliğini yapar. 2002'de emekliye ayrılan Tunçağ, 2006'ya kadar danışman olarak çalışacağı sigara fabrikasıyla birlikte Torbalı'da büyük projelere imza atar.
El attığı her dalda başarılı olan Ümit Tunçağ, şu anda dünyanın en iyi 250 caz sanatçısıyla yaptığı röportajları kitaplaştırma çalışmalarını sürdürürken, zamanının çoğunu çeşitli derneklerde yaptığı faaliyetlerle geçiriyor.

Torbalı'da caddesi var
- Philip Morris'in sponsorluğu ile Torbalı yakınlarında muhteşem bir antik kent olan Metropolis'te çok önemli eserler ortaya çıkarıldı. Firmanın dış ilişkiler müdürü olarak, bu kazılarda ortaya çıkan eserlerin ve kent tarihi ile ilgili bilgilerin kitaplaştırılmasında katkılarım oldu. O yıllarda bir de Torbalı'da şenlikler, festivaller yaptık. Sinema, tiyatro getirdik; konserler düzenledik. Yeşim Salkım gibi isimler o konserlerde keşfedildi. Emekli olduktan sonra birgün evime sarı bir zarf geldi; Torbalı Belediyesi Meclisi, fabrikanın yanındaki yola, ilçeye yaptığım yararlar nedeniyle adımı vermiş. Bu beni çok mutlu etti.   

Nilüfer, Celine Dion bizimle meşhur oldu
- Birgün Erkan Özerman telefon açtı ve Antalya'da 20 Akdeniz ülkesinin katıldığı müzik yarışmasına sunuculuk yapmamı teklif etti. Üç yıl boyunca Aspendos'ta yapılan Akdeniz Müzik Yarışması'nı sundum. O yarışmadan ünlü isimler çıkardık; Nilüfer, Celine Dion, Harun Kolçak gibi... Ben tören sunuculuğuna çok önem veriyorum; çünkü bu ciddi bir iştir. Şimdi şirketler 50. yılını kutlarken bir mankeni çağırıyorlar, onların 50. yılından çok manken konuşuluyor. Bu çok yanlış. Törene ciddi bir tören sunucusu, eğlenceye ya da yemeğe ise renkli birileri çağırılır. Ama tören sunucusu da yeri geldiği zaman renkli olmalıdır.

Koyu bir Altaylı
Ümit Tunçağ, çocukluğunun geçtiği Alsancak'ın takımı olan Altay'ın koyu bir taraftarıdır.
Kalbi her zaman, Altay'ın başarısı için çarpan Ümit Tunçağ, takımının Birinci Lig'ten düşmesiyle büyük üzüntü yaşar.
Şu anda Altay'ın "basın sözcülüğü"nü yapan Tunçağ, bir Altay dergisi ile, her maç öncesi seyircilere ücretsiz dağıtılacak broşürler hazırlıyor.

Unutulmakta olan bir şarkıyı "hit" yaptık
- Birgün serviste arkadaşlarla oturuyoruz. Dedik ki: "Herhangi bir parçayı hit yapabilir miyiz?..." Olur olmaz derken Engelbert Humperdinck'in 1968'de çıkmış Take My Heart isimli bir parçasını, 1972'de yeniden çalmaya başladık. Biz çalmaya başlayınca İzmir'de bir anda bu dinlenmeye başladı. Ama hiç bir mecmuada yok bu parça, herkes merak ediyor. En sonunda İstanbul'daki bir plak şirketi sahibi olan Yeşil Giresunlu aradı ve dedi "Ümit, hangi parça bu?" Ben de durumu anlattım. Adam gitti ve İngiltere'den o parçanın kalıbını getirdi. Türkiye'de bir yüzünde Take My Heart, diğer yüzünde ise herhangi bir başka parça olan albüm çıkardılar. Yani biz djler, arkasına düşersek, bunu da yapabildiğimizi anladık.

"Midnight Express" yalanını anlattım
- Eurovision için İngiltere'ye gitmiştim. BBC'nin radyosu "Radio 1"de çalışan arkadaşıma uğradım. O günlerde de "Midnight Express" yeni gösterime girmişti. Hemen onu sordu bana. Ben de henüz izlemediğimi, izledikten sonra programda tartışabileceğimizi söyledim ve gittim filmi izlemeye. İzledim, notlarımı aldım. Şansıma da o günkü Hürriyet Gazetesi'nin 3. sayfasında kitabın yazarının başsavcıya yazdığı; Sağmalcılar'da onlara çok iyi muamele yaptıklarını anlatan bir dilekçe; altında da imzası... Hemen kestim, cebe attım. Sonra yayına gittim. Beni tanıttı ve tartışmaya başladık. "Nasıl buldun?" dedi. Başladım konuşmaya: Müzikleri çok güzel, oyuncular birinci sınıf... Bu iyi girişten sonra Türk halkına hakaret edilmesinden, hapishanede polisin değil, gardiyanın olması gerektiğine kadar bir sürü eleştiri getirdim. Sonra da "aslında filmi çektikleri yer de Malta'daki bir İngiliz Hapishanesi" dedim. Son olarak da o dilekçeyi çıkardım, verdim ve sesli olarak okumasını istedim. Bu okudukça kızarıyor tabii. "Daha fazla birşey söylememe gerek yok herhalde" dedim. O an farkettim ki; ben Türkiye demokrasisi, bürokrasisi, devleti ve dışişleri bakanlığı adına konuşuyordum. Bu çok tarihi bir olaydı benim için.
<<< geri
 
eNroll® CM
BALMED, İzmir Koleji ve Bornova Anadolu Lisesi Mezunlar Derneği 2018