Nasıl sıcak, yapış yapış bir gündü...
Bütün günün yorgunluğu Mimoza Cafe bahçe girişinde itinayla çıkarıldı.
Beyaz gelin masalar , siyah hareli ağaçların yeşil gece gölgesi karşıladı bizleri. Bir de kollarımızı okşayan o ılık yaz gecesi rüzgarı....
Ve çıktılar sahneye, deli dolu yıllarımızın eskitemediği YENİ TÜRKÜ.
Bu bir Bahçe Konseri ...Ayakta değilsin, ya da yanyana dizili koltuklarda... Masanda oturup içkini yudumlarken alıp götürecek gece ve müzik seni...
İşte başlıyor, anıların kutusu GÜNEBAKAN’la açılıyor.
Arkasından “...düşlerden sen anlarsın,konuş onlarla” diyor MASKELİ BALO. İnanılmaz bir saksafon solo eklenmiş parçaya – tamam işte bu bittiğimiz an.
Derken KARANFİLLER başlıyor ...
“...gün doğarken geleceksen
gözlerinde karanfiller açacaklar
yine tutuşup yanarken...”
kimbilir belki biz de birilerine sesleniyoruz on anda gözlerimiz kapalı mırıldanırken şarkıyı.
Ve OLMASA MEKTUBUN... Grup susuyor , biz söylüyoruz. Belki o an aklımızdan yazılmamış mektuplar, nokta konulmamış ayrılıklar geçiyor... Hiç bilinmez...
Derken Endülüs’e yolculuk, DOLUNAY’da klasik kemençe flüt düetine, zaman zaman buzuki eşlik ediyor.
Sonra, Akdeniz’in tuzu gibi AŞK YENİDEN...
“...gözlerim doluyor aşkının şiddetinden....
.........................................
..unutulmuş yemin gibi
Hem tadılmış hem yepyeni......”
Böyle şarkı sözleri kaldı mı diye düşünürken buluyorum kendimi.
Ve DESPINA ..... ne söylenebilir ki?
FIRTINA’ya geçiyor gece...
“..ne geçmiş tükendi
ne yarınlar
yıllardan sonra
yollardan sonra
yeniden yanyana olmak”
“Hiç Kimsenin Yağmurun Bile Böyle Küçük Elleri Yoktu” derken flüt solosu doruğa çıkıyor. Flütün gözyaşları, şarkının hüznüne akıyor...
“Bana Bir Masal Anlat Baba
İçinde tüm sevdiklerin
İçinde İstanbul olsun”
Evet içinde mutlaka İstanbul olsun, daha bir güzel oluyor o zaman masallar.
Masal dünyasından Rembetikoların babası ile çıkıyoruz... “Nargilemin Mapucu da Gümüşten”..gecenin başköşesine kuruluyor. Tempo hızlandı ama bu son parça değil, yaşasın...
Gece devam ediyor . Denizlere , sevgiyle başlayan bir hayat için açılıyoruz... VIRA VIRA...
Karşımıza GÖÇ YOLLARI çıkıyor, yürüyoruz ; bir yanımızda saksofon bir yanımızda davul...
Biz tadına doymamışken , İSTERSEN HİÇ BAŞLAMASIN diyor...
“..içindeymişik yeşilmişik sazmışık....” la sarmalanıyoruz...
Ve rembetikoların anası konuk oluyor diğer köşeye CEVRİYE HANIM. Koca bahçede tempo tutmayan bacak, kalkmayan el yok havaya...
TELLİ TURNA son darbe, oturan yok koca bahçede.
Gece TELGRAFIN TELLERİNE ile bis yaparak son buluyor.
Bir kuş gibi hafiflemiş bir şekilde arabama biniyorum, tüm yorgunluğumu oracıkta bırakarak. Yaşamak gerçekten çok güzel......
Aysun Özbilek'84